Sosyal Medya

Makale

“TABİİ BİR HAL” OLAN EĞİTİM

 

Ä°nsan öÄŸrenme arzusu ile doÄŸar. Merak arzuyu besler. DüÅŸünme, anlama, sorma, karşılaÅŸtırma, genelleme, muhakeme etme gibi özellikler ona hizmet eder. Merakının peÅŸine düÅŸen her meraklı, kendisini içine doÄŸduÄŸu evreni anlamlandırırken bulur. Mütemadiyen süren anlamlandırma çabası bir taraftan bilinenin kapısını aralar diÄŸer taraftan bilinmeyenin eÅŸiÄŸinde bırakır. Bu velut daire o yok olana ya da takat kesilene kadar sürer.

Her bebek için öÄŸrenme kendiliÄŸinden gerçekleÅŸen bir olgudur. Ne yönlendirmeye, ne teÅŸvike ne de iteklenmeye ihtiyaç duyar. Dur durak bilmeyen tecessüs onu harekete geçirir. Adeta öÄŸrenmek için yaratılmıştır. Onun bu hali gözlerini açtığı küçük evreni eÄŸitim ortamına çevirir. Vaktinin neredeyse tamamını algıladığını tanımaya, ilgi duyduÄŸunu anlamaya çalışmakla geçirir. YaÅŸamak için ne kadar baÅŸkalarına muhtaçsa, öÄŸrenmek için o kadar müstaÄŸnidir. Demek ki belleme hırsı vehbidir, fıtratın gereÄŸidir. Bu yüzden de Yaradan’ın bağışladığı bu hal, kimse tarafından yadırganmaz. Onun öÄŸrenme hızı karşısında ebeveyn baÅŸta olmak üzere büyükler hayret makamına ererler. Kıymeti bilinirse hayret de onların öÄŸrenme imkânıdır ve bebeklerden çok ÅŸey öÄŸrenirler.

Tamamen kendiliÄŸinden oluÅŸun eÄŸitim ortamının havası, o çocukluÄŸa evirildikçe deÄŸiÅŸir. Gösterilen anlayış azalırken yerini icbar almaya baÅŸlar. Müsamaha azalırken sertliÄŸin dozu artar. Ailede görülen bu deÄŸiÅŸiklik onaylanabilecek düzeyde ve gerektiÄŸi oranda olduÄŸunda zarar vermeyebilir. Makul düzeyi aÅŸtığında ve gerekli gereksiz kullanıldığında kiÅŸilikte tahribe yol açar. Görülebilecek bu tür yanlışlara raÄŸmen aile ortamı çocuÄŸun kendisini güvende hissettiÄŸi bir yerdir. ArkadaÅŸlara meyledilmesiyle aile ile geçirilen vakitler azalmaya baÅŸlar.

Annenin ev dışında çalışmasının nerdeyse zorunlu hale getirilmesi çocuÄŸun olması gerekenden daha erken aile ocağından uzak kalmasına neden olmuÅŸtur. Artık maalesef pek çok çocuk bebeklikten itibaren yapay ortamlarla pek erken tanışmaktadır. Kimi zorunluluktan kimi daha iyi yetiÅŸtirmek için yavruyu anaya hasret bırakır. Böylece kreÅŸ, anaokulu vb adı altında giderek artan bir oranda eÄŸitim ortamı yapaylaşır. DüÅŸünüldüÄŸünün aksine doÄŸal olmayan hiçbir ortam çocuÄŸun iÅŸini kolaylaÅŸtırmaz; aksine dünyasını altüst eder. Aslında yapaylığın bizatihi kendisi sorundur. Dünyayı ahtapot gibi sardığından beri suniliÄŸin yol açtığı marazlar ortadadır. Tehlikenin ciddiyetinin izah edilmeye ihtiyacı yoktur zira zararının ulaÅŸmadığı ev enderdir.

Ä°bni Haldun meÅŸhur eseri Mukaddime’de “ilim ve öÄŸretim tabii bir haldir” der ve görüÅŸünü ÅŸöyle temellendirir: Ä°nsan, diÄŸer varlıklardan düÅŸünme yeteneÄŸiyle ayrılır.  O, görme hızından daha hızlı düÅŸünür. Göz kırpıncaya kadar bile düÅŸünmeye ara vermez. Bu yüzden ilim, tefekkürden neÅŸet eder. Ayrıca fikir, yeni ÅŸeyleri idrak edip kavramaya, bilmediklerini öÄŸrenmeye, bilgisini artırmaya ihtiraslıdır. Hakikatlere yönelir ve her birinin özünü de iÄŸreti olanını da düÅŸünüp deÄŸerlendirir. Tefekküre devam edince, düÅŸünmek bir meleke haline gelir. Ä°lim adamı maharetiyle ulaÅŸtığı bilgiler özel bir disiplin haline gelir. Yeni nesiller, bu ilmi öÄŸrenmeyi arzular ve bilenlere baÅŸvururlar. Talim böyle vücut bulur. GörüldüÄŸü gibi ilim ve talim, beÅŸer için tabii bir haldir.

EÄŸer o haklı ise doÄŸallık, hiçbir eÄŸitim anlayışının bigâne kalamayacağı bilakis dikkate almak zorunda olduÄŸu bir gerçekliktir. Onu göz ardı eden bir anlayışın fıtrata uygun olma ihtimali yoktur. Bu nedenle fıtrilik herhangi bir eÄŸitimin, felsefesinden uygulamasına, insaniliÄŸinin mikyası mesabesindedir. Bu yüzden bebeÄŸin doÄŸuÅŸuyla kendiliÄŸinden oluÅŸan insani yaklaşım ve doÄŸal öÄŸretim ortamı sonraki her aÅŸamada muhafaza edilmelidir. Dolayısıyla anlayışın ve ortamın doÄŸallığını saÄŸlayan çatı deÄŸiÅŸtirilmeden sadece içerik güncellenmelidir. Zira yaÅŸ ilerledikçe hedef deÄŸiÅŸir ve bu da içeriÄŸin deÄŸiÅŸmesini zorunlu kılar. BuluÄŸ öncesi muhatabı tanımak, kapasitesini bilmek, imkânlarını görmek öncelikli iÅŸler arasındadır. Dikkatli bir göz, hayatın zengin iÅŸleyiÅŸi içinde bunları rahatlıkla fark eder. O da biraz kendi marifetiyle, biraz çevresinden aldığı tepkilerle kendisini tanıma ÅŸansı bulur. Ergenlik sürerken kendisiyle ilgili kararları verebilmesini mümkün kılan yeteneklerini kullandırmaya özen gösterilmelidir. Bu yeteneklerini kullanmayı meleke haline getirdiÄŸinde ilgi ve kapasitesi doÄŸrultusunda karar vermekte ve kararının arkasında durmakta zorlanmaz. Gelecek tasavvuru oluÅŸmuÅŸ bir gencin, belirlediÄŸi hedef doÄŸrultusunda kendisini yetiÅŸtirmek için genellikle motive edilmeye ihtiyacı olmaz. Yeter ki kendisine sunulan eÄŸitim ortamı, ilgisi, yetenekleri, kapasitesi ve seçimiyle paralellik arz etsin.

DoÄŸallığın neleri içkin olduÄŸu yukarıdaki satır aralarından çıkarılabilir. Örgün öÄŸrenime kadar eÄŸitim hayatın bizzat içindedir ve bu doÄŸallığın ta kendisidir. Bu noktada bebeklik döneminde uygulanan ve maalesef çocuk büyüdükçe terk edilen anlayış yol göstericidir. Ä°nsanı öÄŸrenme iradesi ve merak gibi dâhili saikler harekete geçirir. Çevresi onu anlamaya çalışır ve öÄŸretmen gibi deÄŸil dost gibi davranır. Onun kendisini keÅŸfetmesine izin verilir ve daha çok örnek ve yardımcı olma konumunda kalınır. Kampa almak, akranlarıyla yarıştırmak gibi ifsat edici iÅŸlere kalkışılmaz. Dolayısıyla zorlama ve sıkıştırmaya ihtiyaç olmaz. Aralarındaki iliÅŸki velayet iliÅŸkisidir ve davranışlar içtendir. Taraflar arasında güvene dayalı, ÅŸefkati, merhameti esas alan, sıcak, kalpten kalbe akan bir iliÅŸki ve iletiÅŸim görülür.

Bebek her iÅŸini kendisi yapmak ister, büyükler izin verdikçe ustalaşır, aksi halde baÅŸkalarına muhtaç kalır. Kimse baÅŸkalarına muhtaç olmak istemez aksine kendi ayakları üzerinde durmak ister. ÇocuÄŸu nesne yerine koyan eÄŸitim olsa olsa asalak yetiÅŸtirir. Ä°nsanın nesne olacağı yerler olabilir ancak onun her daim özne olduÄŸu teslim edilmelidir. EÄŸitim kendini rehber olarak konumlandırmalı, gönüllüÄŸü esas alan bir atmosfer oluÅŸturmalıdır. Tahsilini zihinsel aktiviteler eksenli bir dalda sürdürmediÄŸi sürece yaparak yaÅŸayarak öÄŸrenme ana yöntem olarak izlenmelidir.

Örgün öÄŸretim uygulamaları da hayatın içinde kalmalıdır. O, dört duvarın içini de dışını da kapsamak zorundadır. DeÄŸerlendirene hayatın bizzat kendisi ve her aÅŸaması bizatihi eÄŸitim imkânıdır. Farkında olunsun ya da olunmasın bir ÅŸekilde içinde yer alınan her olgudan bir ÅŸeyler öÄŸrenilir veya baÅŸkalarına öÄŸretilir. Bu nedenle meslekî öÄŸretim için iÅŸyerleri en ideal eÄŸitim ortamlarıdır. Her iÅŸ kolu ihtiyacı olan elemanı bizzat iÅŸ başında kendisi yetiÅŸtirebilir. Kaldı ki sanat ve zanaat eÄŸitimi öÄŸretmen eliyle deÄŸil usta ve sanatçı marifetiyle olur. Kurumsal eÄŸitim, devlet ve belediyeler dâhil her kurum ve iÅŸyeri tarafından verilebilir. Çalıştıracağı elemanda özel nitelik arasın aramasın her iÅŸ yeri, acemilere kıdemliler eliyle bilgi ve tecrübe aktararak onlara istediÄŸi nitelikleri kazandırmaktadır. Bununla yetinmeyip hizmet içi eÄŸitim verenleri de vardır. Dolayısıyla zaten yaptığı iÅŸi en baÅŸtan yapacaktır.

Her insana verilecek eÄŸitim aynı olamaz. Askeri ve sivil bürokraside görev alacakların eÄŸitimleri aynı olamayacağı gibi, felsefe eÄŸitimi ile mühendislik eÄŸitim de birbirinden farklıdır. EÄŸer aynı olursa, iÅŸtigal edeceÄŸi iÅŸin nitelikleri kazandırılamadığı gibi tek tip insan bile yetiÅŸtirilemez. Piyasada çokça bulunan, karşılığı olmayan bilgilerle donatılmış mezunlar ordusuna yenileri eklenir. EÄŸitimle meslek sahibi olmak arasındaki iliÅŸki doÄŸru kurulmalıdır. Her eÄŸitim, meslek öÄŸretimine uygun deÄŸildir ancak her insanın hayatını sürdürebileceÄŸi kadar bir gelire ihtiyacı vardır. Bu gelirin en makbulü de alın teri ile elde edilenidir. Âlim, mütefekkir ve teorisyenler de hayatın bir gerçeÄŸidir ve bunların eÄŸitimi de gözetilmeli ve hatta özel önem verilmelidir.

DüÅŸünme, anlama, sorma, karşılaÅŸtırma, genelleme, muhakeme etme gibi yeteneklerin kullanılmasına imkân verilmelidir. Her biri baÅŸlı başına bir imkân olan bu yetenekler ancak yeterince kullanıldığında meleke haline gelir. Onları kullanma imkânı vermeyen, öÄŸretimi monologa çeviren, muhatabı boÅŸ levha sanan anlayış, insanı bir nesne mesabesine indirgeyip edilgenleÅŸtirir. Kullanılmayan potansiyel ham olarak kalır ve bebekken normal olan bu durum yetiÅŸkinlikte zaaftır. Bu nedenle eÄŸitim bilkuvve olanı bilfiil kılmak durumundadır. Potansiyel olanı aktive edip kemale erdirme ortamı hazırlamayan eÄŸitim, asıl iÅŸini ihmal ediyor demektir. Potansiyeli dikkate almayan, ilgiyi gözetmeyen, istekleri hesaba katmayan, zorlamayı marifet sayan, soru sorulmasını engelleyen, fikirlerin açıklanmasına izin vermeyen eÄŸitim, doÄŸuÅŸtan getirilen yetenekleri daha filizken kurutur, merakı cılızlaÅŸtırır, öÄŸrenme isteÄŸini söndürür.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.